Kasım 19, 2018

Yine de siz bilirsiniz

"Vapura binmek bence süper bi şey."
"Evet, bence de öyle. İnsan derdini denize döküyor, hafifliyor."
"Ben portakal suyunu seviyorum en çok."
"Anlamadım."
"Ben diyorum. Vapurun en çok portakal suyunu seviyorum."

Gerçekten de vapurla yolculuk yapmayı sevmemin en büyük nedeni, yolculuk sırasında satılan portakal suyudur. Ne trende, ne dolmuşta ne de otobüslerde taze sıkılmış portakal suları satılmamasından ötürü tercih ederim vapuru. Her sabah halden alınan çuvallar dolusu portakalları düşünüp giderim iskeleye. Vapur çaycısının, tazeliği bozulmadan portakalları ikiye ayırışını, turuncu demirden portakal sıkacağına yerleştirmesini, demir kola güç uygulayıp portakalın suyunu ayrı, posasını ayrı yerlere göndermesini hayal ederim her vapur yolculuğum öncesinde. Portakal suyu kadar olmasa da etkili olan diğer şey ise eski tip sert plastik bavullarda çağın çok ötesindeki küçük limon sıkacaklarını yalnızca bir liraya satan seyyar satıcılardır. Ayda minimum üç gidiş, üç dönüş olmak üzere toplamda altı kez vapura biner ve en az üç defa bu asrın buluşu olan limon sıkacaklarından satın alırım anneme. Satıcı o küçücük aleti öyle bir anlatır, ayaküstü öyle deneyler yapar ki, Cern'deki profesörlerin çarpıştırdığı atomlara bile şaşırmaz insan. Aynı anda hem limon sıkma işini yapan, hem sıktığı limonun suyunu kapaklı haznesinde saklayabilen bu ufacık yaklaşık beş santimlik aletin büyüsüne kapılıp ona sahip olma fikri bedenimi ele geçirir.

"Anladım. Ben de severim portakal suyunu."

Bok anladın. Anlamadın ve saçma buldun. Amacımız eğer bir yerden bir yere ulaşmak ise, vapur zaten çok kullanışlı bi' alet değil ki! Denizin yeri belli, şekli belli, coğrafyası belli. "Hadi bugün evimin önünden vapura bineyim." diyemiyorsun bi' kere. Eğer balıkçıl leylek değilsen, vapura ulaşmak için gitmen gereken bir iskele var. Yolculuk yapabilmek için yolculuk yapmak zorunda olmak mantıklı mı? Canın portakal suyu ister, gider binersin tabii ki. Çünkü alternatifi yok portakal suyunun. Oysa yolculuk için çok sayıda alternatif var. Otobüs var, dolmuş var, metrolar var, banliyöler var. Mesela otobüsü düşünelim. Evinin önünden kalkanı da var, sokak sokak gezeni de. Her durakta yeni insanlar biniyor, bazıları iniyor. Sürekli değişim ve sirkülasyon var. Karşında oturan amcayı incelemeyi bitirip tam sıkılmaya başlayacaksın ki, o amca sıradaki durakta iniyor ve bambaşka biri oturuyor önüne. İnsanlar sürekli değiştiği için sıkılmamış oluyorsun. Örneğin yolculuk sırasında için bunalıyor ya da sıcak basıyor, "İneyim de yürüyeyim." diyorsun, hop, iniveriyorsun. Özgürlüğü, daha anlamını bilmeden ihtiyaç listemizin ilk sırasına yerleştiriyoruz da, yolculuk yaparken niye tutsaklığa mahkum ediyoruz kendimizi? Vapurda ne durumda olursan ol mecbursun beklemeye. Hadi canın sıkılsın da git kaptana söyle bakalım, "Kaptan beni durakta atar mısın?" diye. Mümkün mü böyle bi' şey? Değil. Hele hele dolmuşu bu kıyaslamaya almıyorum bile. Dolmuş, ulaşımın Muhammed Ali'sidir, Ayrton Senna'sıdır, Michael Jordan'ıdır. Dolmuş, modern dünyanın özgürlük bahçesidir. Bineceğin yeri sen seçersin, ineceğin yeri sen seçersin. Yeri gelir hareket halindeki minibüslere biner, henüz durmamış minibüslerden atlayıverirsin aşağı. Lunapark'ta almaya korktuğun güvenli riskleri, dolmuşta hiçbir güvenlik önlemi olmadan yaşarsın. Adrenalin yuvasıdır dolmuşlar. Yeri gelir para kutusunun yanına oturur muavinlik yaparsın, yeri gelir direksiyonu tutarsın sanki seninmiş gibi. Dolmuş samimidir her şeyden önemlisi. Vapura binerken "Kartta para var mıydı lan? Ötmesin şimdi s.ktiğimin aleti." diye düşünürsün. Dolmuşta paran eksikse bile mutlaka biri çıkar üstünü tamamlayan. En olmadı şoför kendisi teklif eder "Sonra ödersin." diyerek.

İnsanlardaki vapur romantizmini anlayabiliyorum yine de. Döngüye alınmış hayatlarının içinde yaptıkları tek kaçamak vapura binmek olunca, olay yolculuktan çıkıp aktiviteye dönüşüyor. Bu nedenle farklı anlamlar yüklemeye çalışıyorlar. Halbuki sadece üç saniye üzerinde düşünseler "Hadi bugün vapura binelim diye plan mı olur mnıskym!" diyecekler. Korktuklarından düşünmüyorlar. Yoksa ben hiç görmedim sevgilisi tarafından aldatılıp da vapur yolculuğunu tamamlayınca "Amaaan çok da s.kimde, vapura bindim ya o bana yeter." diyen insanı. Doğal gaz faturasından beli bükülmüş asgari ücretli de görmedim "Hmmphhsss! Canım vapurum, sen yoksan koyarım öyle kombiye!" derken. Kimse derdini sırf vapur üzerinde diye denize dökmez.

Vapur çok eğlenceli değil, siz çok sıkıcısınız.

1 yorum:

  1. Kimse derdini sırf vapur üzerinde diye denize dökmez. Eyvallah babbaaaaaa

    YanıtlaSil

en çok şunlar okundu