Ağustos 11, 2020

yapboz-4

dünleri yaşamakla meşgul günlerim, kuyruğunu yakalamaya çalışan bir köpek gibi.

Mart 30, 2020

soluk mor nokta

Kendi içinde sonsuz büyüklükte karanlıklara bulanmış ufak ve yalnız ruh o kadar sıkışmıştı ki, içinde bulunduğu bedenin içinde bir o yana bir öbür yana çarpıyordu. Dışarı çıkmak, kaçmak istediği besbelliydi fakat kendini kontrol edebilmeyi öğrenemediği için bunu başarması ilahi bir güce veya bedenin rastlantısal bir hareketine ihtiyaç duyuyordu. Çıksa dahi nereye gideceğini bilmiyordu. Bugüne dek merak etmemişti dışarıyı, başka bedenleri, öteki ruhları. Tek bildiği, içinde bulunduğu bedeni hak etmeyişiydi. Bu beden, kendisini en iyi şekilde değerlendirebilecek başka bir ruha ait olmalıydı. Yük olma hissi hiçbir zaman peşini bırakmayan bir alacaklı gibi her an tetikteydi. Dışarıda kendisini neyin beklediğini bilmediği halde, böyle bir değişime asla hazır olmadığı halde kaçmak isteğinin tek nedeni bu yük olma hissiydi.

Çaldığı bu beden acaba hangi ruha aitti? Bilmiyordu. Denk gelmiş miydi şimdiye dek? Emin değildi. Eğer bedenin gerçek sahibini hissedebilseydi yakınlarında, var gücüyle bağırırdı içi bomboş duran bedenin içinden. Sesi, tek amaçları bir bedeni yekpare tutmak olan et parçaları arasında yankı yaparak şiddetlenirdi. Belki o zaman bedenin esas sahibine duyurabilirdi sesini bedenin açıklıklarından. Özür dilerdi aslında bilinçli olmayan bu hırsızlık için. -Sahi, neden bu bedene denk gelmişti?- Öteki ruh yeterince yüce gönüllüyse affederdi bu ufak ve yalnız hırsız ruhu. O zaman değiş tokuş yaparlardı belki ait oldukları bedenleri. Hem bu takas öteki ruh için de iyi olurdu. Çünkü o da kim bilir hangi yanlış beden içinde, yanlış bir hayat sürüyordu. Tahminlerine göre bir ağustos böceği veyahut bir ayçiçeği içinde sıkışıp kalmış olmalıydı. Kendisinin hareket etmeye ve yaşamaya dair duyamadığı isteği başka türlü açıklayamıyordu. Acaba nasıl bir ayçiçeğiydi kendisinin ait olduğu? Çirkin ve renksiz bir ağustos böceği miydi yoksa gerçek bedeni? Hangisi olursa olsun, şu an içinde sakladığı ruh ile uyumsuzluk içinde olduğu aşikardı. Onu görenler muhakkak hayrete düşüyor olmalıydılar. Tıpkı yaşlı insanların danslarını izlediklerinde düştükleri gibi.

Yorgundu. Bir şey yaptığı için değil, hiçbir şey yapmadığı için yorgundu. Üzerinde hakimiyet kuramadığı, toplumsal etkilerin şekillendirdiği bedenin içinde savrulmaktan ötürü yorgundu. Aptal olmadığının farkındaydı, yalnızca güçsüz hissediyordu. Bundan ötürü suçlayacak kimsesi olmadığı için, suçunu bilmediği halde kendini suçlu buluyordu. Belki gerçek bedeni de ona kusursuz bir hayat sunamayacaktı ama yine de kendi kararlarının neticelerini yaşayacağı bir hayatı hak ettiğini düşünüyordu. Böylelikle en azından kendisini suçlamak için elle tutulur gerekçelere sahip olacaktı. Savrulup durmanın ölü yapraklara mahsus olduğunu düşünüyordu.

(devam edecek)

en çok şunlar okundu