Kasım 11, 2018

semihler ve orta sıradakiler

dün yine yapacak hiçbir şeyim olmadığı için kendi kendime düşünürken konu konuyu açtı ve en nihayetinde ilkokul dönemime kadar geri geldim. bizimkisi sanki bi aile ilkokulu gibi olduğundan, herkesin annesi birbirini tanır, birlikte altın günleri düzenlerlerdi. hepimiz, başka bir velinin yarım evladıydık adeta.

hal böyle olunca da ilkokuldaki arkadaşlarımın çoğu, bir şekilde hafızama daha fazla kazınmıştı. o yıllara ait sınıfça çekildiğimiz fotoğrafa bakıp isimleri saymaya koyuldum. bir kısmını hatırladım ve bir kısmını hatırlayamadım. sonra hatırlayamadıklarımı, neden hatırlayamadığım hakkında düşündüm ve şu sonuca ulaştım. eğer hayatta akılda kalıcı biri olmak istiyorsak, ki akılda kalmak her zaman olumlu değildir, ya en önde oturan "öğretmenim ödev vardı!" diyen ya da en arkada oturup "lan ayıktırmasana öğretmeni g.t" diyen olmalıyız. orta sıradakileri kimse hatırlamaz. onların tek işlevi arka sıralardaki öğrencilerin ön sıralardakilere fırlattığı silgi parçacıklarına kalkan olmak ve öğretmenin arka sıradakilere fırça amacıyla ilerlediği dar koridorda salak sorular sorarak öğretmenin dikkatini dağıtmaktır. aralarındaki potansiyelli çocuklar ise yanlarındaki ses çıkarmaya korkan tipler tarafında sindirilmeye ve silinip gitmeye mahkum kalırlar. eğer orta sıradaki çocuk sizseniz, yüksek sesle konuşmaya başlarsınız çünkü kimse sizi dinleyecek kadar ciddiye almaz.

ben bunları düşünürken gözüm motosiklet semih'e takıldı. motosiklet semih sınıfımızda "piç" diye tabir edilen çocuklardan biriydi. esasen iyi biriydi fakat sınıftaki serseri çocukların gazıyla önce motosiklet lakabını aldı, daha sonra da kötü biri olmayı seçti. ona motosiklet diyorduk çünkü gerçekten çok hızlı bi çocuktu. sınıf maçlarında mevkisi yoktu çünkü mevkiye ihtiyacı yoktu. on saniye önce gol atmış daha sevinci bile bitmemiş semih, on saniye sonrasında defansta çizgiden top çıkarıyor, yalnızca dakikalar sonra rakibin kazandığı penaltıyı adeta bir kaplan edasıyla uçup kurtarıyordu. semih takımın her şeyiydi.

her ilkokul piçinin sahip olduğu gibi, semih'in de kendisine takıntı haline getirdiği kız arkadaşları vardı. okulun gözde/zengin kızları bu piçler tarafından takibe alınmış durumdaydı. özüm, babası o dönem iktidar partisinin bizim ilçedeki başkanının kızıydı. hali vakti yerinde bir müteahhitti aynı zamanda. her sabah okula babası koyu mavi bir araçla bırakıyor, akşamları ise aynı araçla alıyordu. kantinci asım abi'nin en sevdiği öğrencilerdendi. özüm'lerin ekonomik gücünü şu an tarif etmek istesem, onun yediği tostun sarılı olduğu kağıdı, şu anki dolar kurundan ötürü alamayan birkaç dergi ismi sayabilirim olurdu.

semih, özümü tavlamak için birçok şey yapıyordu. atletine özüm yazıp gol sonrası forma altından atletini gösteriyor, renkli kalemler ile özüm'ün defterine kalp çiziyor, her gün özenle saçlarını jöleliyordu. hatta bir keresinde, verilen ödevi neden yapmadığını açıklarken "özüm'ü düşünüyordum" demişti. bu, o yaşlarda gerçekten inanılmaz bi şovdu.

semih biraz salak biriydi. beyni, atik vücudu kadar iyi gelişmemişti. dünyayı üç boyutlu göremiyordu anladığım kadarıyla. mesafeleri beyin süzgecinden geçiremiyordu. onun için on beş metre yükseklik ile elli beş metre yükseklik arasında bir fark yoktu. ikisinden de aşağı atlayabilirdi. en fazla dizleri kırılırdı. kırıldı da. kepçe hasan beden eğitimi dersi sırasında zehri salmıştı. gerçek aşk risk almayı gerektirirdi ve semih özüm'ü çok seviyorsa pencereden aşağı, su deposunun çatısına atlamalıydı. algısal muhakeme yeteneği sıfır olan semih, eşofmanlarıyla pencereden aşağı atlayıp kiremitleri kırarak iki bacağını çatıdan içeri sokmayı başardı. tabii her iki bacağını da kırarak...

daha sonra biz 4 ay boyunca semih'i görmedik. duyduk ki bunun iki bacağını da dize kadar alçıya almışlar. yürüyemiyormuş. kepçe hasan en ufak vicdan yapmadı. özüm de ikinci dönem nakil ile başka bir okula gitti. semih ilk mağlubiyetini kepçe hasan'dan almıştı. özüm'le maç bile yapmamıştı.

bugün sabah facebook'ta gördüm semih'i. evlenmiş. profilinde bebeği ile çekilmiş fotoğrafa "hoşgeldin atik bebek" yazmıştı. ufak bi gülümsemeyle "vizyonunu sikeyim, inşallah mutlusundur" dedim. artık semih de orta sıralardakilerden biri olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

en çok şunlar okundu